35- BİR ZAMANLAR EVLİLİK PROGRAMLARI VARDI
- saybars06
- 25 Haz 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 May 2022
Hep eleştirdik, biraz da hakir gördük. Değil mi ? Seyretme yanlısı değildim ama takılınca sürüklenirdim. Bundan zararlı çıktığımı söyleyemem. Toplumumuzun psikolojik, sosyolojik yapısına ilişkin önemli ve ilginç çıkarımlarım oldu, kar sayarım. Bana insanın incelendiği bir laboratuvar gibi geliyordu. ''Ülkem insanı'' ortalamasını başka hiç bir yerde bu kadar yoğun olarak inceleme olanağı bulamazdınız. İstatistiksel bir sonuca isabetle varmak için, incelediğiniz kişilerin özellikleri açısından mümkün olduğunca aynı formatta ve formasyonda olması, ya da bunu sağlamanız gerekir.. İşte burada o şart vardı. Zamanla katılımcı adayların sosyo-kültürel seviyeleri bayağı değişti, yükseldi. Modern görünüşlü kadınlardan katılanlar çoğaldı. İlk programlarda gelenlerin büyük çoğunluğu kendilerini tanıtıyorlarken oluşan profil, bir şablonla oluşturulmuş kadar birbirinin benzeriydi. Tıpkısı desem daha doğru olur. Aynı görüntüyü veriyorlar, aynı şeyleri söylüyorlar. Büyük şehire (Bu da İstanbul) gelmişler, boş buldukları yerde bir arsa çevirmiş, üzerine bir gece kondu yapmışlar. İkamet konusunu halledince de üreme faslı için cesaret ve rehavetleri artmış, 6, 7, 8, 9 çocuk yapmışlar (10'u da var, 11'i de). Çocukları büyütüp evlendirdikçe, kondukları arsa üstündeki gecekondularına kat çıkmışlar. Kendilerinden sonra çocuklarını da mesken güvencesine kavuşturmuşlar. Oh ne ala ! Darısı herkesin başına diyemem,. zira bu rota herkesin harcı değildir. Hakkı olmayan bir şeye konma alışkanlığını anadan babadan görmemiş kişiler (genlerinde olmayanlar) bunu düşünemez bile, değil el uzatmak! Nerden mi biliyorum ?. Kendimizdeeen! Üstelik buna Helal-haram kavramlarından da yürümeyiz..Tavrımız korku temelli değildir. Bizim ilkemiz, doğru ve dürüst olmaktır, onurlu davranmaktır, adaletli olmaktır. İşte profilin temel çizgisi budur! Bu, hakedilmemiş ama açıkgözlülükle gelen kazanımlarla 7 ceddinin hayatlarını garanti altına almışlar. Bu, benim kanıma çok dokunan (bu tabiri sevmem ama hissiyatın tam da karşılığı budur.) bir vakıadır. Toplumun malı olan arazilere, arsalara beceriksiz, çapsız, hukuki boşlukların da fırsat vermesiyle kendisinin olmayan bir değeri, kendine çıkar sağlamak için, popülist kazanımları için, bol keseden, ulufe dağıtır gibi savuran, adaletsiz ( sözde ) yöneticiler tarafından başlarına talih kuşu kondurulmuş mutlu azınlık mı desem, çoğunluk mu? Az da değiller zira!...( Olsun! Senden gidiyor ama bana yazıyor, giden senden, gelen bana) .''El kesesinden ihsan develer olsun kurban'' İşte olay bu! Hele seçim zamanlarında arsa çevirme, kat çıkma ışık hızıyla sürer. Gece uyku uyumaz, kat çıkar millet. Kültür seviyesi düşük, medeni olmayı başaramamış ülkelerde imar affı, vergi affı gibi budalalıklar yaşanır. Ortadoğu aidiyetinden mi, zihniyetinden mi neyse o. Bize de bulaşmış. Kuzey Avrupa uygarlığında, insanlari sorumluluklarından kaçmaya, kaytarmaya iten, haksız kazanımlara yol açan bu geri kalmışlık zihniyetinin ürünü af geleneği var mıdır acaba? Olabilir mi?... Aftan umutlanan ve cesaret bulanlar zamanla toplumun ahlaki yapısını bozarlar.. Bu adaletsiz mülk edinimi benim çok canımı sıkar. Kendi ailemle ilgili yaşanmışlıklar da bu kızgınlığı körükler. Annem, bu ülkeye 36 yıl çalışarak 5 kuşak öğrenci yetiştiren (Hem de maarif müfettişlerinden defalarca teşekkür belgeleri alarak) bir ilkokul öğretmeniydi. Cumhuriyetin ilk nesli'nden, gerçek çocuklarından olmasıyla gurur duyduğumuz anne ve babamızın da elbet bir ev sahibi olma özlemi ve hayalleri vardı. Emekli ikramiyesi alınınca gerçekleşmesi hesabı yapılırken ülkenin peşini hiç bırakmayan o lanet olası ekonomik krizlerden biri çöktü ve para pul olup gitti. Çalışanlara böyle tatsız sürprizler var. Herhalde bu yüzden beleşçilere öfkeliyim. O zamanlar anneler daha iş hayatına katılmaya başlamamıştı, bizimki gibi iki maaş giren ev yoktu. Babam çok kıymetli bir hesap uzmanıydı, yüsek bir maaşı vardı. Bugün başına ne geleceği kestirilmeye çalışılan MKE Kurumunun bütün fabrikalarının yeteneksizlerinin içinden çıkılmaz hale getitdikleri muhasebelerini kurtarma operasyonlarının tek failidir. Bunları da söyledim. Pardon yani; şunun için söyledim. Bütün bu parasal şartlara rağmen bir yuva sahibi olamadılar Neden peki? Çünki onlar yaşamayı ve yemeği seçtiler. Ya o, ya bu. Öyle yağma yok! Hem yiycen, içicen, gezicen , hem de ev alıcan. Tercihleri buydu.. Ama nasıl bir hayat yaşattılar , onu anlatmıycam, gerçekten ayıp olur. Çok ayıp olur! Kısacası bu ülkenin şartları hem yaşayayım, hem mülk edineyim dersen, sana haddini bil, seçimini yap diyo... Öyle beşi biyerde olmaaaaaaaaaaz '' diyo... Hoşcakalın

Yorumlar