top of page

27- GEÇMİŞİ SORGULAMAK AHMAKLIKTIR

  • saybars06
  • 28 Mar 2021
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Mar

Geçmişi sorgulamak doğru birşey olabilir mi? Bence asla doğru olamaz. Hatta YANLIŞ olur. Hiç bir olayı yaşandığı dönemin şartlarıyla ve tüm boyutlarıyla onlarca yılların ardından değerlendiremezsiniz, yargılayamazsınız, yargılamamalısınız. Yargılarsanız verdiğiniz hükmün doğru olması çok zordur. Zira şartlar değişmiştir, olaylara bakış açısı farklılaşmıştır ve bunlar sizi geçmişte kalmış o olayları değerlendirme konusunda ehil olmaktan alıkoyar. Kıymetli insan, bilge insan 9'uncu cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel' in (Kendisinin bize göre karşı siyasi görüşü temsil ettiğini söylemeliyim. Ama bu ona olan sevgi ve saygıma engel olamaz. O buna değer bir devlet adamıydı ve çok şükür ben bir fanatik değilim.) bir özlü sözü var ya, tam sırası: ''Dün dündür, bu gün, bu gündür''. Daha ötesi yok. Olmuş bitmişi çomaklıyacağınıza, an'ı ve geleceği kurtarın. Düşük zekalı birileri bu ibareyi de çarpıtmaya, farklı anlamlar çıkarmaya pek uğraşmıştı. Oysa anlam çok nettir. En güzel örneğim 27 Mayıs ihtilalidir. Zira kanlı canlı yaşadığım olay O'dur. Hem Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenciydim, hem de evimiz Cebeci-Fakülteler mahallesindeydi, her olayın içindeydik. ( 50 senedir İstanbul'da yaşıyorsam da nüfusum halen bile Ankara'da Fakülteler mahallesine kayıtlıdır. Bu bile beni avutuyor.). Kuyruk acıları olanlardan, akıl çapı küçük olan bazıları yüzünden 27 Mayıs ihtilalinl ve Yassıada Mahkemelerinin sonuçlarını 30 sene sonra tekrar yargıladık ve mahkum ettik. Çocukça ve komik, çok komik. Rüya mı görmüştük, yaşadıklarımız gerçek değil miydi?! Sabahın 05.00' inde telefonlarla uyandırıldığımız, bizi sevince, gözyaşlarına boğan, adeta beklemede olduğumuz müjdeli haberi aldığımız anlar bizim hayatımızın unutulmazları arasındadır. Telefonda haberi müjdeleyen ağlıyor, babam ağlıyor, annem, kardeşlerim ve ben ağlıyoruz, coşup taşıyoruz. (Aklımızdan zorumuz vardı herhalde.) Süratle örgütlenmiş bir telefon trafiği on dakika içinde herkesi uykulardan uyandırmıştı. Arkadan, çoşkuyu ifade eden kutlama telefonları yağmaya başladı.. Allahım ne mutlu bir gündü! Bütün mahalleli balkonlarda, birbirini selamlıyor. Arka arkaya alçaktan uçan jetler gökleri yırtıyor. Şafak sökmekte... Caddede , ara yollarda askerler saygılı ve nazik bir biçimde güvenliğimiz açısından içeri girmemiz gerektiği için uyarıyorlardı. ''Anlatılmaz,yaşanır'' günlerdendi. Şimdi gelin bana anlatın bakalım 27 MAYIS'ın yanlışını. Haa yanlışı var, yargılamalar sonunda gerçekleşen idamlar baştan sona hatadır. Sağdan, soldan, ortadan herkesi de burkmuş, gerçekten yaralamıştır. ''Keşke olmasaydı'' demiyeceğim, olmamalıydı. Kıymetli İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'nün idamları durdurma mücadelesini o günleri yaşayanlar bilirler. Ne yazık ki olmadı! Ailemde ve çevremizdeki insanların kaliteleri, eğitim seviyeleri, dünya görüşleri hakkında bilgi vermek zorundayım. Evet olayı bağrına basan bütün çevremizin, komşularımızın ailemizdekilerin seviyesi bu olayın haklılığının referansıdır. O zamanlarda okumuş insan, hele kadın yoktu. Benim annem öğretmendi, teyzelerimin birisi Ankara devlet konservatuvarında öğretmendi, bir diğeri teknik okullarda öğretmendi, eniştemİn biri isviçreden iki mühendislik diploması sahibiydi, diğer bir enişte doktordu. Babam Fransız okulunda orta eğitimini görmüş (Bu büyük bir şans ve ayrıcalıktır. Eğitimin kalitelisinin bir insana neler katabileceğinin, verdiği formasyonla kişiyi nasıl zenginleştirebileceğinin canlı bir örneğiydi.) zamanının çok ötesinde bir insan . ve kıymetli bir hesap uzmanıydı. Daha da yazmayayım ayıp oluyor . Kısacası bu evsafta insan, hele böyle bir arada, hele bir ailede yoktu. 61 yıl önceden bahsediyorum. Bu konuda konuşmak, ahkam kesmek için nüfus kağıdınızı alın da gelin. Bırakın yaşayanlar konuşsun siz çenenizi kapatın. Daha köyden kente göç yoktu, insan kalitesi daha homojendi, kozmopolit değildi. Komşularımız da gün görmüş saygın, saygılı, feraset sahibi, insanlardı.. Aaaah anlatamam, anlayamazsınız, ortamı tasavvur bile edemezsiniz, çok güzeldi, herşey. O kadar ki, neredeyse bugünü katlanılmaz kılıyor. Bilmediğiniz daha iyi. Evet kimse inkar edemez 27 Mayıs'ı (DP'liler dışında) herkes sevinçle karşıladı, bu sevinç sokaklara taştı. Halk askerlere karşı büyük minnet ve sevgi gösterilerinde bulundu.. Bizim yeni bir bayramımız oldu. Millet nezdinde bu bir kurtuluşun kutlamasıydı. O kalbimizde hep bayramımız olarak kalacak. Bizim kuşaktan sonra tufan! Canlı şahitler ortadan kalkınca evirip çevirip istediğiniz şekilde çarpıtıp müsait olanlara yutturabilirsiniz. Biz yutmayız. Gördüğümüze, yaşadığımıza mı inanalım siz manipülatörlere mi? Radyolarda bir ''Vatan Cephesi'' rezaleti vardı. 555 K'yı duymuş muydunuz? Turan Emeksiz kimdi bilir misiniz? Konuşmayın o zaman........ Okuyun, araştırın, öğrenin ondan sonra diliniz varır, vicdanınız elverirse ahkam kesersiniz. Yassıada davası da haksız bir yargılama süreci değildi. Sanıkların suçlu olduğu kararı doğruydu ama ceza hepimize ağır geldi. Yüreğimizi yaraladı. Tabii ki yine yaşayanlar bilir, ihtilal öncesi Anayasa'yı ihlal vardı, demokrasi çiğnenmişti. Cebeci'de Üniversitenin merkezinde oturuyorduk. Sağımızda Tıp Fakültesi, solumuzda Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri ve de İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi bulunuyordu. Jandarma ve polis, hükümet emriyle fakültelerin bahçelerinde öğrencilerin üstüne atları koşturup, kurşun sıkıyordu. Bugün hala gözümün önündedir o olay. Kuzenimin evi panoramik bir şekilde Siyasal bilgiler Fakültesinin bahçesini görüyordu. Dehşet saçarak, şaha kalkmış atlarını bahçedeki öğrencilerin üstüne koşturan gözü dönmüş emir kullarını ömrüm boyunca unutamam. Sadece bunun bile nesini savunabilirsiniz? O günkü gençliğin mücadelesi de onurlu, şuurlu ve kutsal bir mücadeleydi. Sağ, sol gibi yıkıcı ve ayrımcı değil tam tersine yapıcı ve gençleri bütünleştirici, birbirlerine yaklaştıran bir mücadeleydi. Sen, ben yoktu, biz vardı. Hani 68'li olmakla övünen kuşak var ya, övünsün, yeridir. Ama Uğur Mumcu'nun da içinden çıktığı bu 60 kuşağını, o yılların gençlerini de kimse yabana atmasın... Onlar Kurtuluş savaşını binbir zorluklarla, yokluklar, fedakarlıklarla, dayanışma içinde atlatmış gerçek Cumhuriyet çocuklarının evlatlarıdır. Cumhuriyetin gerçek torunlarıdır. O dönemi yaşamış anne ve babalarından almışlardır vatan, millet, Atatürk sevgisini, o zor günlerin hikayesini ilk elden alan ve bu yüce değerlere sımsıkı bağlı olup bu değerleri yüreğinde daima yaşatacak kuşaktır. Yani biz..... Dünü sorgulamayı bırakın bugünü doğru inşa etmeye bakın ki, yarın da kalkıp bu günü sorgulamak zorunda kalmayasınız... Yeri gelmişken, Sayın Demirel'in yine anlayana çok şey ifade eden, anlamı derin bir cümlesi ile bitirelim. ''Yollar yürümekle aşınmaz''. Buzağı aramaya gerek yok. Bu açık ve net cümleden çıkan anlam hoşgörüdür. Müsamahalı bir bakışın ifadesidir. '' Bırakın yürüsünler , bundan bir zarar gelmez'' diyor. ''Üzerine polisi sür, dağıt'' demiyor, ''bırak yürüsünler'' diyor. Hoşcakalın.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
79 -İNSANI İNSAN YAPAN DETAYLAR

TÜSİAD Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı ifade vermek için mahkemeye getirilmişler. Sanki bitmeyi bilmez koridorlar...

 
 
 

Yorumlar


©2020, sibelius tarafından kurulmuştur.

bottom of page